DMD Türkiye Derneği Skandalın Eşiğinde: Dernek Kurucusu Celal Tüntaş ve Destekçileri Türkiye’yi Amerika’ya Şikâyete Hazırlanıyor, “Türkiye bize sahip çıkmadı, Amerika sahip çıksın.”

Duchenne Musküler Distrofi (DMD) hastaları ve aileleri, uzun süredir sürdürdükleri tedavi hakkı mücadelesinin bir parçası olarak, 4 Kasım 2024’te (bugün) Sağlık Bakanlığı önünde ikinci kez eylem gerçekleştiriyor. Ancak eylem DMD Türkiye Derneği’nin (Resmi adı: Duchenne Kas Hastalığı İle Mücadele Derneği) kurucularından Celal Tüntaş’ın yaptığı açıklama, hasta hakları mücadelesini gölgeleyen yeni bir krize dönüşüyor.

Celal Tüntaş’ın, “Kendi ülkemiz bizden çok Suriyelilere kucak açıyor. Bizler de gidelim Amerikan başkonsolosluğuna. Diyelim ki bizim ülkemiz bize sahip çıkmadı, gelin bize sizler sahip çıkın. Bu Türkiye’nin değil, dünyanın gündemine girer” sözleri, kamuoyunda sert tepkilere yol açtı. Sağlık temelli bir sivil mücadelenin, uluslararası yardım çağrısına ve dış müdahale beklentisine indirgenmesi, hem etik hem de toplumsal açıdan tartışma yarattı.

Eylemin devamının bu yönde şekillenmesi, derneğin meşruiyetini sorgulatırken, hasta çocukların yaşadığı trajedinin ulusal onur üzerinden siyasileştirilmesi, birçok kesim tarafından “sorumsuz ve riskli” bir yönelim olarak değerlendiriliyor.

1- ABD’den Medet Ummak: Gerçekçi Değil, Riskli

DMD Türkiye Derneği Kurucularından Celal Tüntaş’ın “Türkiye bize sahip çıkmadı, Amerika sahip çıksın” şeklindeki açıklaması kamuoyunda tartışma yarattı. Sosyal medyada ve hasta aileleri arasında yankı bulan bu sözler, hasta çocuklar için verilen hak mücadelesinin yönü konusunda önemli soru işaretleri oluşturdu. ABD gibi uluslararası ilişkilerde çıkarları ön planda tutan bir devletten destek beklemek, birçok uzman ve aktiviste göre ne gerçekçi ne de sonuç alıcı bir yol.

Uzmanlara göre, ABD gibi ülkeler dış politikalarını insani kaygılarla değil stratejik çıkarlarla şekillendiriyor. Bu nedenle hasta çocukların tedavisine yönelik destek, güçlü diplomatik zeminler ve bilimsel iş birlikleriyle mümkün olabilir. Devletlerin, başka bir ülkedeki hastalara doğrudan müdahale etmesi ya da destek vermesi olağan bir uygulama değil. Böyle bir beklenti ise toplumu yanıltmak anlamına gelebilir.

Ayrıca bu tür açıklamalar, Türkiye’de yıllardır bilimsel, hukuki ve kamu yararı temelinde yürütülen hasta hakları mücadelesine de zarar verme riski taşıyor. Hak arama sürecinde yönün Ankara’dan Washington’a çevrilmesi, çözüm yollarını bulandırıyor. Hasta aileleri ve sivil toplum kuruluşları haklarını yine kendi ülkesinde, kamuoyu desteğiyle ve doğru stratejilerle aramalı. Aksi takdirde haklı bir mücadele, yanlış yöntemlerle etkisini yitirebilir.

2- Meşru Mücadeleyi Marjinalleştirme Riski

DMD hastaları ve aileleri yıllardır sağlık hakkı mücadelesini kamuoyunun vicdanına seslenerek, anayasal haklar ve bilimsel veriler temelinde yürütüyor. Ancak DMD Türkiye Derneği Kurucusu Celal Tüntaş'ın son açıklamaları, bu meşru zemini aşarak mücadeleyi kutuplaştırıcı ve siyasi içerikli bir çerçeveye çekme riski taşıyor. “Ülkemiz sahip çıkmadı amerika sahip çıksın” söylemiyle yurt dışına yapılan çağrılar, toplumsal destek mekanizmalarını zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda sağlık hakkı gibi evrensel bir meseleyi ideolojik tartışmaların ve çekişmelerin içine sokuyor.

Haklı bir davanın marjinal bir zemine kayması, hasta yakınlarının yıllar içinde büyük özverilerle oluşturduğu kamuoyunu dağılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir. Dernek çatısı altında yapılan bu tür çıkışlar, bireysel görüş gibi sunulamaz, kurumsal sorumluluk doğurur ve DMD topluluğunda ki tüm hasta gruplarını bağlayıcı etki yaratabilir. Bu sebeple, meşru mücadele çizgisinin dışına çıkmadan, ortak aklı ve toplumsal birliği önceleyen bir dil ve duruş her zaman şarttır.

3-  Tartışmalı Sözler ve Tehlikeli Yönelim: “Türkiye’yi Amerika’ya Şikâyet Etmek”

DMD Türkiye Derneği Kurucusu Celal Tüntaş’ın “Türkiye bize sahip çıkmadı, Amerika sahip çıksın” çıkışı, yalnızca hasta çocuklar için değil, Türkiye’nin onuru ve egemenliği açısından da ciddi tartışmalara yol açtı. Bir sivil toplum temsilcisinin çözüm üretmesi, kamuoyunu bilinçlendirmesi ve yetkililerle diyalog kurması beklenirken, doğrudan yabancı bir devletten medet umarcasına yardım istemesi, çizgiyi aşan bir çıkış olarak değerlendiriliyor. Üstelik bu söylemin, Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını zedeleyen bir “şikâyet dili”ne dönüşmesi, toplumun geniş kesimlerinde rahatsızlık uyandırdı.

Türkiye’yi, üstelik kameralar önünde ve bir eli cebinde, doğrudan Amerika Birleşik Devletleri’ne şikâyet eden bu tavır; hak arama mücadelesini kişisel hırsa, ailelerin dayanışmasını ise dışa bağımlı bir arayışa indirgeme riski taşıyor. Bu yaklaşım, derneğin kamu nezdindeki meşruiyetini zedelemekle kalmaz; aynı zamanda sağlık hakkı gibi evrensel bir talebi, politik bir krize dönüştürme tehlikesi yaratır. Sessiz çoğunluk ise şunu soruyor: Hasta çocukların sesi mi yükseliyor, yoksa bilmediğimiz farklı amaçlar mı var?

4- Türkiye'yi Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) şikayet eden kişi ve gruplar arasında çeşitli siyasi figürler ve örgütler bulunmaktadır. 

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)

FETÖ'nün lideri Fetullah Gülen ve örgüt mensupları, ABD Başkanı Joe Biden'a Türkiye'yi şikayet eden mektuplar göndermiştir. Bu mektuplarda, örgüt üyelerine yönelik "haksız politikalar" izlendiği iddia edilmiş ve tutuklu FETÖ mensuplarının serbest bırakılması talep edilmiştir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bazı kararları doğrultusunda Türk hükümetine baskı yapılması istenmiştir.  

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Üyeleri

Garo Paylan: HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, New York Times için kaleme aldığı bir yazıda, Türkiye'nin Dağlık Karabağ ihtilafındaki tutumunu eleştirmiş ve uluslararası kamuoyuna Türkiye'ye karşı baskı yapılması çağrısında bulunmuştur.  

Ertuğrul Kürkçü: Eski HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, ABD'de yayın yapan bir televizyon kanalına bağlanarak Türkiye'nin Suriye'yi işgal ettiğini iddia etmiş ve sivillere yönelik saldırılar düzenlediğini öne sürmüştür.  

PKK/YPG Terör Örgütü

PKK'nın Suriye kolu olan YPG'nin sözde lideri Mazlum Abdi, Fox News'e verdiği röportajda Türkiye'nin saldırılarının IŞİD'e alan açtığını iddia ederek, ABD'den destek talep etmiştir.

Celal Tüntaş'ın tartışmalara sebep olan eylem planı konuşması

5- Dernek İçinde Destekleyenler de Var, Tepki Gösterenler de

Celal Tüntaş’ın “Türkiye bize sahip çıkmadı, Amerika sahip çıksın” sözleri DMD topluluğunda tartışma yarattı. Ancak bu açıklamanın bireysel bir çıkıştan ibaret olmadığı, yanında DMD Türkiye Derneği Başkanı Sadullah Erol’un da bulunmasıyla açık biçimde ortaya kondu. Kamuoyuna bu şekilde yansıyan görüntü, söylemin dernek yönetimi tarafından da onaylandığı izlenimini doğurdu. Bu durum, derneğin kurumsal bir kararla Türkiye’yi hedef alan bu söylemi ve eylemi benimsediğini gösteriyor.

Dernek içinde bu çıkışa destek verenler kadar, açıkça karşı çıkan üyeler de bulunuyor. Tepki gösterenler, derneğin yıllardır yürütülen hak mücadelesini uluslararası tartışmalara malzeme edecek bir çizgiye sürüklenmesini doğru bulmuyor. Türkiye’de kamuoyunun desteğini almak yerine yabancı devletlere çağrı yapmanın, mücadelenin meşruiyetini zayıflatabileceği ve hasta ailelerini kutuplaştırabileceği endişesi dile getiriliyor.

6- Krizleri Yönetecek Dernek mi, Ulusal Kriz Yaratan Dernek mi?

Toplumsal duyarlılık gerektiren genetik kas hastalıkları gibi alanlarda faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşunun en temel sorumluluğu, krizi doğru okumak ve süreci sakin bir şekilde yönetmektir. Ancak DMD Türkiye Derneği’nin son dönemdeki söylemleri ve tavırları, bu sorumluluğun tam tersi bir tablo ortaya koydu. Kamuoyunu sarsan çıkışlar, derneğin birleştirici değil ayrıştırıcı bir rol üstlenmeye başladığına dair eleştirileri de beraberinde getirdi.

Hasta çocukların kaderine yön verecek böylesine hassas bir alanda, toplumu gerecek açıklamalar yerine güven tesis edecek stratejiler geliştirilmesi beklenirken; yapılan çıkışların yol açtığı kaotik ortam, hasta aileleri arasında güvensizliğe ve bölünmeye neden oldu. Dernek yönetiminin kriz çözmek yerine yeni krizler doğuran bir anlayışa yönelmesi, kurumsal sorumlulukların göz ardı edildiğine dair endişeleri artırıyor. Sivil toplumun görevi, devletle ve toplumla köprü kurmakken, son gelişmeler bu köprünün temelinde derin çatlaklar oluştuğunu gösteriyor.

7- Çocuklarımızın Mücadelesi Amerika’dan Merhamet Umarak Değil, Bilim, Hukuk ve Toplumsal Dayanışmayla Kazanılır

DMD gibi ağır ve nadir bir hastalıkla mücadele eden çocuklarımızın geleceği, başka ülkelerin merhametine bırakılacak kadar zayıf değildir. Bu mücadele, acındırarak değil; bilimsel gelişmeler, kamuoyu duyarlılığı ve güçlü bir hak savunuculuğuyla yürütülmelidir. Türkiye'deki hasta aileleri, yıllardır umutlarını bilimsel araştırmalara, etik sorumluluklara ve sosyal dayanışma ruhuna bağlamışken; “Amerika sahip çıksın” çağrısı, bu mücadelenin özüne zarar verecek niteliktedir.

Bu tür yaklaşımlar, hem toplumsal meşruiyet zeminini zayıflatmakta hem de hasta çocuklarımızın haklı taleplerini siyasi tartışmaların ortasına itmektedir. Gerçek çözüm; başka ülkelere seslenmekte değil, kendi ülkesinde kamusal bilinci yükseltmekte, bilime yatırım yapmakta ve kamu yönetimiyle yapıcı bir diyalog kurmaktadır. Bu mücadele; duygusallıkla değil, bilinçle; şikâyetle değil, stratejiyle; bireysel çıkışlarla değil, toplumsal birliktelikle kazanılır.

8- Suriyeliler Üzerinden Yapılan Kıyaslama: Dayanışma Dilinden Irkçı Dile Tehlikeli Kayma

Celal Tüntaş’ın konuşmasında “Suriyelilere sahip çıkılıyor, bize çıkılmıyor” şeklindeki ifadesi, hasta çocukların tedavi hakkı mücadelesini, toplumsal gerilimlerle ilişkilendirme riskini beraberinde getiriyor. Bu söylem, yıllardır dayanışma, empati ve kamu yararı ilkeleriyle yürütülen DMD mücadelesinin dilini tehlikeli bir mecraya sürüklüyor.

Hak temelli bir talebi, göç politikaları üzerinden meşrulaştırma çabası; hem toplumsal duyarlılığı istismar ediyor hem de mücadeleyi siyasal kamplaşmaların bir parçası haline getiriyor. Suriyelilerle yapılan kıyaslama, ayrımcı ve dışlayıcı bir dille yürütülen ırkçı yaklaşımları beraberinde getiriyor. Oysa DMD mücadelesi; tüm çocuklar için eşit, bilimsel ve insan onuruna yaraşır bir sağlık hakkı arayışıdır. Bu hak, başka mağduriyetleri hedef göstererek değil; kendi meşruiyetiyle savunulmalıdır.

9- Sağlık Mücadelesi, Ulusal Onur ve Ortak Vicdanla Yürütülmelidir

DMD hastalığıyla mücadele, yalnızca hasta çocukların değil, bir ülkenin vicdanını ve sorumluluğunu da sınayan bir meseledir. Bu mücadeleyi uluslararası politik hesaplara, ayrıştırıcı söylemlere ya da bireysel çıkarlara teslim etmek; hem hasta ailelerine hem de topluma haksızlıktır. Gerçek çözüm, ne Amerika’dan merhamet beklemekle ne de başka grupları hedef göstererek mağduriyet yarıştırmakla gelir.

Bu ülkenin çocukları için sağlık hakkı, ancak kamuoyu duyarlılığı, bilimsel ilerleme, hukuk devleti ilkeleri ve toplumsal birlik ruhuyla güvence altına alınabilir. Mücadelenin rotası da dili de bu değerlere dayanmalı; ulusal onurla, dayanışmayla ve stratejik akılla örülmelidir. Çünkü çocuklarımızın geleceği, geçici çözümlerde değil; güçlü, tutarlı ve saygın bir hak savunuculuğunda gizlidir. Çocuklarımıza zarar verecek bu hatalı eylem planından derhal dönülmelidir.

DMD DAYANIŞMA PLATFORMU | Haber Merkezi

9 Yorumlar

BİLGİLENDİRME: Yorum ve sorularınız sistem yöneticisi tarafından onayladıktan sonra yayınlanacaktır.

  1. Amerikan konsolosu da bunu bekliyordu... celal gelse de sorunlarını çözsem diye

    YanıtlaSil
  2. Dernek ismini DMD Türkiye yerine DMD Amerika olarak değiştirmeleri uygun olandır.

    YanıtlaSil
  3. Mehmet Akıncı2 Haziran 2025 03:57

    Çaresizliği anlayabiliyorum. Ama çaresizlik hatalı geri dönüşümsüz kararlar aldırmamalı

    YanıtlaSil
  4. İlaç firmaları tarafından finanse edildiklerini kamu açıklaması yaparak duyuran dernek. İlaç firmasından para alıp psikolojik destek sağlamışlar ailelere (inanırsanız)

    YanıtlaSil
  5. Türkiye yi ABD ye şikayet girişimi düşüncesi bunu düşünenler nasıl ailelere örnek ve önderlik yapmaya çalışıyorlar ABD siz bizim vatandaşımız olun mu diyecek bizler bu topraklarda var olduk ve yok olacağız kesin tedavi olmayan etkinliği tam kanıtlanmamış ve ölümle sonuç alan bu ilacı siz düşündünüz Devlet düşünmedimi
    ilaç yok diye ağlayarak eylem yapanlar halay çekerek ilaç var festivali yapıyor
    ortada hiç bişey yok

    YanıtlaSil
  6. Eyleme çocuklarını getirebilenler getirsin dediler. Aileler soğukta eyleme çocuklarını getirdi. Ama celal ve Sadullah çocuklarını getirmedi. Yaptıkları her şeyde samimiyetsizler

    YanıtlaSil
  7. Kortizon ve tamoksifen uzmanı celal beyyyyy

    YanıtlaSil
  8. DMD topluluğunu bu dernek temsil edemez.

    YanıtlaSil
  9. Dernek mensubu bir çok kişi Amerikada yaşıyor. Amerika'ya şikayet etmeleri doğal.

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski

نموذج الاتصال